Borçlar Hukuku Avukat Ve Danışmanlık | Avukat Nalan Bener Hukuk Bürosu

Borçlar hukukuna değinmeden önce borçlar hukukunun hukuk alanında hangi tarafta olduğuna bakmak gerekir. Hukuk bir kamu hukuku bir de özel hukuk olmak üzere 2’ye ayrılır. Kamu hukuku devlet ile vatandaşı, birey arasındaki ilişkileri incelerken ve daha çok idari alanda boy gösterirken özel hukuk eşitler arasındaki hukuki ilişkileri düzenler ve inceler.

Yani özel hukuktaki hukukun ya da davanın süjeleri, özneleri birey ve bireydir. Birey ve devlet arasındaki hukuki ilişkide eşitler arasında bir iletişim mevcut değilken ve devletin lehine bir husus mevcutken özel hukuk da bireye birey arasında bir ilişki mevcut olduğu için burada taraflar eşit haklara ve sorumluluklara sahiptirler. Özel hukuk altında hangi hukuk dalları bulunmaktadır: Ticaret hukuku, medeni hukuk, miras hukuk ve borçlar hukuku gibi hukuk dalları özel hukuk altıda incelenen hukuk dallarıdır. Bu makalede de borçlar hukukunu inceleyeceğiz.

Borçlar hukuku eşitler arasındaki borç ilişkisini inceleyen haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ve sözleşme olmak üzere 3 ana başlık altında incelenip bireylerin birbiri üzerinde yarattığı borç ilişkini konu olan hukuk dalıdır. Sebepsiz zenginleşme olsun, haksız fiil olsun ya da ana teması zaten sözleşmeler olsun borçlar hukukunda ne kadar ad değiştirirse değiştirsin her zaman 2 taraf mevcuttur.

Borçlu ve alacaklı. Borçlu alacaklı olan kişiye bir edim vermekle yükümlü olan taraftır. Alacaklı da borçlunun gerçekleştirmiş olduğu bir haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ya da sözleşme hükmü gerekli bir edimi gerçekleştireceği kişidir.

Bir örnek ile alacaklı ve borçlu kavramlarını açıklamak gerekirse şu örneği rahatlıkla verebiliriz. Bir ekmek aldığınızda bakkal bey size ekmek vermekle yükümlü olurken ekmeği alacak olan taraf siz alacaklı ve ekmeği verecek olan bakkal borçlu taraftır. Bu sözleşme 2 taraf da borç yükleyen bir satış sözleşmesi olduğu için de paranın verilmesi hususunda da bakkal bey parayı alacaklı olan kişi ve parayı vermekle yükümlü ola taraf siz de edimi yerine getirecek olan borçlu taraf sizsiniz.

Borçlar Hukuku Avukatlık Ve Danışmanlık
Borçlar hukuku yukarıda da izah ettiğimiz üzere 3 ana başlık altında incelenerek ifaya yükümlü olan tarafların sorumluluklarını ve bu sorumlulukların ihlal edildiği vakit hangi hususlarda haklı tarafın hangi haklara sahip olduğunu ele alır. Bu 3 ana konu şu şekilde izah edilir:

Sebepsiz zenginleşme

Haksız fiil

Sözleşmeler

Kanun koyucu bu 3 konu arasında ağırlığı sözleşmelere vererek aslında borçlar hukukunun temel yapıtaşını da belirlemiş bulunmaktadır. Sözleşmeler hususuna girmeden önce sebepsiz zenginleşme ve haksız fiil kavramlarından kısaca bahsedersek şunları izah edebiliriz:

Haksız Fiil Hakkında Bilinmesi Gerekenler:
Haksız fiil Türk Borçlar Kanunun 49. Maddesinde şu şekilde ifade edilmekle beraber bir tanıma yer verilmemiş olsa da kanunun lafzında haksız fiilin unsurları ortaya konmuştur. Kanun hükmü şu şekildedir:

Türk Borçlar Kanunu madde 49:
Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Kanun hükmünü yorumlarsak şunları söyleyebiliriz. Kanun hükümlerine yani hukuka aykırı şekilde davranarak bir başka kişiye zarar veren kişi bir haksız fiil meydana getirmiş olmaktadır. Bu haksız fiil nedeni ile de zarar verdiği kişiye verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hususlara bakarak haksız fiilin unsurlarını belirleyebiliriz:

Hukuka aykırılık
Eylem
Zarar
İlliyet bağı
Kusur
Bu kavramların gerçekleşmiş olduğu somut olaylarda bir haksız fiil meydana gelmiştir ve haksız fiili meydana getiren kişi de bu zararı ödemekle yükümlüdür.

Sebepsiz Zenginleşme Hakkında Genel Bilgi
Kanun koyucu Türk Borçlar Kanunun 77. Maddesinde sebepsiz zenginleşmeyi çok açık bir şekilde ifade etmiştir. Kanun hükmü şu şekildedir: Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.

Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.

Kanunun lafzına baktığımızda haklı bir sebep olmadan başkasının bir malvarlığı ile kendi malvarlığını olumlu yönden artıran ya da azalmasını engelleyen kişi zenginleştiğini karşı tarafa geri vermekle yükümlüdür.

Sebepsiz zenginleşme ile haksız fiil konularına örnekler verirsek şunları söyleyebiliriz:

Haksız fiile Örnek:

Ali adlı kişi yolda yürüyen Merve adlı kişiye çelme taksa ve onun düşüp yaralanmasına sebep olsa ya da yolda yürüyen Mehmet’in telefonunu birden alıp yere atarak kırsa burada haksız fiiller mevcuttur. Merve’nin yaralanması nedeni ile oluşan tedavinin masrafları gibi masrafları ödemekle yükümlü ola Türk Borçlar Kanuna göre ya da Mehmet’in telefonunu tamir ettirme ya da yenisini almakla yükümlü olan Ali’dir.

Sebepsiz Zenginleşmeye Örnek:
Nafi Bey Perihan Hanımın bahçesinde var olan elmaları toplasa ve bunları pazarda satsa burada da sebepsiz zenginleşme mevcuttur. Ve sebepsiz zenginleşme ile kazandığı parayı Perihan Hanıma vermekle yükümlüdür.

Borçlar Hukukunun Temel Yapı Taşı Sözleşmeler
Türk Borçlar Hukuku için sebepsiz zenginleşme ve haksız fiil her ne kadar önemli olsa da sözleşmeler Borçlar Hukuku için en önemli konudur. Türk Borçlar Kanunun’da 1. Maddesinde sözleşmeler hakkında genel hükümlere başlangıç yapılarak sözleşmenin tanımı yapılmıştır. Kanun hükmü şu şekildedir:

Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.

Kanun hükmüne göre birbiri ile iradeleri uyumlu karşılıklı iki tarafın örtülü olarak ya da açık bir şekilde gerçekleştirmiş oldukları anlaşmalardır. Günlük hayatımıza baktığımızda da gerek yazılı gerekse yazılı olmayan birçok sözleşme meydana getirmekteyiz.

Örnek verirsek bakkaldan aldığımız bir ekmek basit bir satış sözleşmesini meydana getirmektedir. Kanun koyucu sözleşme hususunda birtakım ilkeler meydana getirmiştir. Bu ilkeler arasına en önemlisi de sözleşme özgürlüğü ile sözleşmenin şekilsel bakımdan özgürlüğüdür. Kanun koyucu sözleşme özgürlüğünde bireylerin hukuka, ahlaka, adaba aykırı olmayacak her konuda sözleşme yapabilmelerine olanak sağlamıştır.

Kanun koyucu sözleşmenin de şekilsel bakımdan özgürlüğüne baktığımızda kanun koyucu birtakım sözleşmeler hariç birçok konuda yapılan sözleşmeleri hem kanun içerisine almamakla beraber hem de sözleşmenin şekil bakımından özgür olmasını da sağlamıştır.

Şekilsel bakımından zorunluluk arz eden sözleşmelerden örnek verecek olursak örneğin taşınmaz satış sözleşmesini örnek verebiliriz. Şekilsel bakımından şekil serbestîsine herhangi bir kural getirilmediği sözleşmelerden biri de satış sözleşmesidir.