Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru, anayasada tanımlanan ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile ek protokollerde yer alan temel hak ve özgürlüklerden herhangi birinin ihlali halinde başvurulan bir yargı yoludur.
Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yapılabilmesi için ihlal edildiği iddia edilen hak ve özgürlük hem Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokollerde koruma altına alınmış olmalıdır. Örneğin, kötü muamele ve işkence yasağı hem Anayasa’da hem de AİHS’de koruma altında olup bu hakkın ihlali halinde bireysel başvuru yolu kullanılabilir. Ancak, sosyal güvenlik hakkı Anayasa’da koruma altında olmasına rağmen AİHS kapsamında koruma altında olan bir hak değildir, bu nedenle hak ihlali halinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılamaz.
Tutuklama, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali nedeniyle en çok bireysel başvuruya konu olan tedbirdir. Bireysel başvuru, ceza hukuku, idare hukuku, medeni hukuk vb. gibi sayısız hukuk alanında yaşanan ve koruma altına alınan bir hakkın ihlali sonucunu doğuran her mağduriyet için başvurulabilecek bir yargı yoludur.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Mevzuatı
Anayasaya Mahkemesine bireysel başvuru hakkı, 12/09/2010 tarihli 5982 sayılı kanunla, 1982 Anayasasının 148 ve 149 maddelerinde yapılan değişikliklerle hukuk sistemine girmiştir.
Bireysel başvuru hakkı, 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 45. maddesi ila 51. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Aynı yasanın 76. maddesinde; bireysel başvuru hakkı ile ilgili yapılan düzenlemenin 23/09/2012 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru usulüne ilişkin hükümler, Anayasa Mahkemesi İç Tüzüğü 59 ila 84. maddeleri arasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesine (AYM) Kimler Başvurabilir?
Anayasa Mahkemesine (AYM); Anayasa’da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Türkiye’ nin taraf olduğu ek protokollerde, güvence altına alınan hakları ihlal edilen herkes, bireysel başvuru yapabilir.
Özel hukuk tüzel kişileri (dernekler, vakıflar, şirketler vb.) ancak tüzel kişiliğe ait hakların ihlal edildiği iddiasıyla başvuru yapabilir.
Kamu tüzel kişileri Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuru yapamazlar.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu ve Olağan Yargı Yollarının Tüketilmesi Şartı
Hakları ihlal edilen kişiler, idari ve yargısal yollarının tamamını tükettikten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapabilirler. Yasama işlemler, düzenleyici idari işlemler, Anayasa Mahkemesi kararları ve Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler aleyhine bireysel başvuru yapılamaz.
Yargısal yolların tüketilmesi şartı, olağan kanun yollarının tüketilmesi analamına gelmektedir. Kesin olarak verilen yerel mahkeme kararlarının tefhimi ya da tebliği tarihinden itibaren olağan kanun yolları tüketilmiş sayılır. Anayasa mahkemesi, aynı olay nedeniyle birden çok yargısal yol mevcut ise, olağan kanun yollarından en etkili kanun yolunun tüketilmesini istemektedir.
Anayasa Mahkemesi bir kararında (29/9/2016 Tarih ve 2014/7296 Başvuru Nolu M.Y. Kararı) doktor ve hemşirenin hasta tarafından şikayet edilmesi üzerine savcılıkça yapılan soruşturmada; 657 Devlet Memurları kanunu gereğince alınması gereken soruşturma izninin verilmemiş, kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karara müşteki olan hasta tarafından yapılan itiraz da Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Ayrıca idarenin gerekli izni vermemesi kararına yapılan itiraz üzerine, Bölge İdare Mahkemesi de soruşturma izni verilmemesinde hukuka aykırı bir durumun olmadığına hükmetmiş, bunun üzerine başvurucu genel hukuk mahkemelerinde açılacak davanın olumlu sonuçlanmayacağını düşünerek tazminat davası açmamış ve doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna gitmiştir. Anayasa Mahkemesi (AYM) mağdur hastanın yaptığı bireysel başvuruyu; hukuk mahkemelerine dava açılmış olsaydı başvurucunun sonuç alma ihtimalinin daha yüksek olacağını belirterek, başvurucunun genel mahkemelerde tazminat davası açmadan bireysel başvuru yaptığı, diğer bir deyişle etkili olağan kanun yolu tüketilmediğinden kabul edilemezlik kararı vermiştir.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Süresi Nedir?
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru süresi, son olağan kanun yolunun tüketilmesinden itibaren 30 gündür. Tüm olağan yargısal yollar tüketildikten sonra 30 gün içinde bireysel başvuru formu ve ekli belgelerin Anayasa Mahkemesine gönderilmesi gerekir. Başvuru süresinin kaçırılmaması için, başvuru formunun, Anayasa Mahkemesine gönderilmek üzere 30 gün içinde mahkeme kalemine ya da yurt dışı temsilciliklerine teslim edilmesi yeterlidir. Anayasa Mahkemesine başvuru süresi, başvuru formu ve eklerinin teslim edildiği gün dikkate alınarak hesaplanır.
30 günlük bireysel başvuru süresinin başlangıcı yargısal yolların tükendiğinin öğrenildiği veya kararın başvurucuya tebliğ edildiği tarihtir. Başvurucu mücbir sebep veya ağır hastalık gibi hallerde, mazeretin kalktığı tarihten itibaren 15 gün içinde başvuruyu yapmalıdır. Ceza davalarında Yargıtay ONAMA kararları ilgililere tebliğ edilmediği için çoğu kez bireysel başvuru süresi kaçırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi bir kararında (29/9/2016 tarihli ve 2014/5006 başvuru numaralı Yavuz ÖZGENÇ ve diğerleri Kararı); Yargıtay Kararları kendilerine tebliğ edilmeyen kişiler yönünden, Yargıtay ilamının mahkeme kalemine geldiği tarihten itibaren en geç üç ay içinde öğrenmesi gerektiği, üç ay sonunda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılabilmesi için 30 günlük sürenin başlayacağına karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuru yapabilmek için, Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Formu usulüne uygun bir şekilde doldurulmalıdır. Bu form şu şekilde doldurulmalıdır:
- Öncelikle ilgili yerlere kişisel bilgiler doğru ve açık yazılmalıdır.
- Daha sonra bireysel başvuruya konu olay ve tüm yargısal süreç tarihi sıralamaya uygun bir şekilde özetlenmelidir.
- Başvuru formuna eklenecek belge ve kararlar numara verilmek suretiyle eklenmelidir.
- Başvurucunun nüfus cüzdan fotokopisi mutlaka başvuruya eklenmelidir. Nüfus cüzdan fotokopisi gönderilmeyen başvurular sırf bu nedenle reddedilmektedir (Fotokopi belge ve kararların aslına uygunluğu onaylanmalıdır).
- Başvuru formunda bireysel başvuruya konu edilen olay ve yargısal süreç nedeniyle, Anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde düzenlenen hangi hakların ihlal edildiği belirtilmelidir.
Anayasa Mahkemesi (AYM); ihlal edildiği belirtilen olayın ve yaşanan mağduriyetin iyi açıklanması halinde, başvurucunun belirttiği anayasa maddesi ve sözleşme maddesiyle bağlı olmadığını, yaşanan olayla ilgili olarak Anayasanın hangi maddesinin veya sözleşmenin hangi maddesinin ihlal edildiğini resen tespit etmektedir.
- Bireysel başvuru formunun sonuç bölümünde; ileri sürülen ihlallerin tespiti ile ihlalin ortaya çıkardığı zararın giderilmesi için yeniden yargılama yapılması veya uğranılan maddi ve manevi zararın tazmin edilmesi talep edilmeli, tazminatın miktarı belirtilmelidir. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvurularda, AİHM ne yapılan başvuruların aksine en başta başvuru formunda tazminat miktarı belirlenerek talep edilmelidir. Aksi halde Mahkeme ihlal kararı verse bile tazminata hükmetmeyecektir.
Bireysel başvuru formu ve ekindeki belgeler; Anayasa Mahkemesine doğrudan gidilerek fiziki olarak dosya teslim edilebilir, herhangi bir Adliyede nöbetçi mahkemeler kanalıyla gönderilebilir veya yurt dışı temsilcilikleri aracılığı ile yapılabilir. Başvuru formu ve ekli belgelerin gönderilmesinden sonra yapılacak yazışmalarda da aynı yollar kullanılmalıdır. Başvurunun bunların dışında bir yolla veya posta ile gönderilmesi halinde kabul edilmez.
Cezaevinde bulunanlar, cezaevi idaresinden isteyecekleri formları doldurduktan sonra cezaevi idaresi kanalıyla başvuru yapabilirler. Anayasa Mahkemesi bir kararında (7/7/2015 tarihli ve 2013/1148 Nolu Ramazan VURAL Başvurusu); cezaevlerinde yapılan bireysel başvuruda, başvurucunun cezaevinde olması nedeniyle maddi durumunun yeterli olmadığını varsayarak, adli yardım taleplerini kabul etmiştir.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Masrafı Ne Kadar?
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru harca tabidir. Harç miktarı her yıl harçlar kanunu ile değişmektedir. 2016 yılı için bireysel başvuru harcı 239,50 –TL. dir. Başvuru Harcının yatırıldığına dair belge ve başvuru avukat aracılığı ile yapılıyorsa vekaletname örneği (vekaletname harçlandırılıp baro pulu yapıştırılmalı) gönderilmelidir.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yapılabilecek Bazı Haklar
Makalemizde daha önce de vurguladığımız üzere Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının kullanılabilmesi için ihlal edildiği iddia edilen hak hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hem de Anayasatarafından aynı anda güvence altına alınmış olmalıdır.
İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası tarafından ortak bir şekilde koruma altına alınan ve bireysel başvuruya konu edilebilecek hak ve özgürlükler şunlardır:
Yaşam Hakkının İhlali Nedeniyle Bireysel Başvuru Hakkı
Anayasanın 15. maddesinde; savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı, Anayasanın 17. maddesinde; herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesinde de yaşam hakkı koruma altına alınmıştır.
Yaşam hakkı;
- Bir kişinin hayatının kamu görevlileri tarafından kasten ve hukuka aykırı bir şekilde sona erdirilmesi,
- Kişinin ölümüne sebebiyet verecek tehdit ve tehlikelere karşı devletin ilgili kurumlarınca gerekli önlemlerin alınmaması,
- Bir kişinin herhangi bir şekilde öldürülmesinden sonra, ölüme sebebiyet veren kişilerin tespiti ile cezalandırılması için devletin ilgili birimlerince etkili bir soruşturmanın yapılmaması halinde yaşama hakkının ihlali söz konusu olur.
Gözaltında, cezaevinde ve askerlikte kişinin intihar ederek yaşamına son vermesi halinde bile devletin sorumluluğu vardır. Ayrıca kamuya açık alanlarda, gerekli önlemeleri almayan devlet kişilerin yaşam haklarının son ermesinden dolayı sorumlu olacaktır. AİHM bir kararında (30 Kasım 2004 tarihli, 48939/99 başvuru numaralı Öner YILDIZ/Türkiye Kararı); Ümraniye çöplüğünün patlaması nedeniyle meydana gelen ölümler nedeniyle “devletin topraklarında yaşayan insanların yaşamlarını korumaya yönelik gerekli önlemleri alma kesin yükümlülüğünün olduğunu” belirtmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yaşam hakkını ihlal ettiği yönünde karar vermiştir.
Dere yatağına imar izni verilerek sel nedeniyle meydana gelen ölümlerden, sosyal güvencesi olmadığından bahisle acil hastaların hastaneye kabul edilmemesi nedeniyle meydana gelen ölümlerden, devletin alması gerekli sağlık önlemlerini almadığı için meydana gelen ölümlerden de devlet sorumludur.
Bir kişinin öldürülmesi veya şüpheli ölümü nedeniyle de sorumluların bulunması ve cezalandırılması için etkili bir soruşturma yapılmaması halinde de yaşam hakkının ihlali söz konusu olacaktır.
İşkence Yasağının İhlali Nedeniyle Bireysel Başvuru Hakkı
Anayasanın 17. maddesi; tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağını, rızası dışında bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağını, hiç kimseye işkence ve eziyet edilemeyeceğini, hiç kimsenin haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye tabi tutulamayacağını düzenlemiştir. İşkence; bir kişi üzerinde kasıtlı olarak uygulanan, o kişiden ya da üçüncü kişiden bilgi edinmek yahut itiraf elde etmek, o kişinin ya da üçüncü kişinin gerçekleştirdiği düşünülen eylemden dolayı onu cezalandırmak yahut korkutmak ve yıldırmak maksadıyla kamu görevlileri tarafından yapılan gerek fiziksel, gerekse manevi, zihinsel acı ve ıstırap veren eylemlerdir. Uykusuz bırakma, yorma, aç bırakma, yakınlarına zarar verme tehdidi de işkence ve kötü muamele olarak değerlendirilebilir. İşkence ve kötü muamele yasağı AİHS’in 3. Maddesinde düzenlenmiştir.
Kölelik ve Zorla Çalıştırma Yasağının İhlali Nedeniyle Bireysel Başvuru
Anayasanın 18. maddesinde; hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağı, angaryanın yasak olduğu belirtilmiş, AİHS’in 4. maddesinde de; hiç kimsenin köle ya da kul durumunda tutulamayacağı, zorla çalıştırılamayacağını ve zorunlu çalışmaya tabi tutulamayacağını düzenlemiştir. Bir mahkeme kararıyla hükümlü olarak tutulan kişinin, tutulma sırasında veya şartlı tahliye sürecinde yapması istenilen işler ile askeri nitelikte bir hizmet veya vicdani ret hakkının kullanılması halinde belirlenecek bir işte çalışma, toplumun hayat ve refahını tehdit eden bir kriz veya afet hallerinde gerekli görülen hizmetlerin yürütülmesi bu kapsamda değerlendirilemez.
Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlali Nedeniyle Bireysel Başvuru
Anayasanın 19. maddesinde düzenlenmiştir. Kişi özgürlüğü, kişinin fiziki olarak serbestçe hareket edebilme hakkını ifade eder. Kişinin can ve mal güvenliğini gerektiren zorunlu haller dışında kişinin serbestçe hareket etmesi engellenemez. Devletin pozitif anlamda da kişinin özgürlüğünü kullanabilmesi için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü vardır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı AİHS’in 5. maddesinde de düzenlenmiştir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile kişilerin haklarını kullanırken özgürce ve güven içinde hareket etmesinin yanı sıra kişinin keyfi olarak yakalamasının ve tutuklanmasının da önüne geçilmesi hedeflenmiştir. İnsanların birbirlerini özgürlüğünden mahrum etmesi bu kapsamda değerlendirilemez. Ancak bir kişinin özgürlüğünü kullanmasının sağlanması için devletin gerekli önlemleri almaması ya da özgürlüğün engellenmesi halinde bu durumun sonlandırılması için gerekli önlemlerin alınmaması halinde devletin sorumluluğu ortaya çıkacaktır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının engellenmesi genel anlamda kamu gücünün kullanılması sırasında ortaya çıkmaktadır. Diğer bir deyişle kamu gücü tarafından yapılan müdahalenin şekil ve esas bakımından hukuka aykırı bir şekilde yapılması halinde ortaya çıkmaktadır. Yakalama, tutuklama, adli kontrol uygulaması, ıslah veya tedavi amacıyla tutulması halinde hukuka aykırı olarak hareket edilmiş olması halinde kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali söz konusu olacaktır.
Adil Yargılanma Hakkının İhlali Nedeniyle Bireysel Başvuru Hakkı
Anayasanın 36. 37 ve 38. maddelerinde; herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğunu düzenlemiştir. Adil yargılanma hakkı; önceden düzenlenmiş hukuk kuralları içinde, dürüst bir yargılama hakkını ifade eder. Sadece ceza mahkemelerinde değil, hukuk mahkemelerinde yapılan yargılamalar sırasında da, kişi, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından yargılamanın yürütülmesini, yasalar karşısında eşit tutulmasını, makul süre içinde yargılamanın bitirilmesini, kararın gerekçeli olmasını isteme hakkı vardır. Yargıya ulaşma ve etkin bir biçimde kullanma, hakkı da adil yargılanma kapsamındadır. Dava açmak ve yürütmek için gerekli olan yargılama giderlerini karşılayamayacak durumda olanlara, gerekli adli yardımın sağlanmaması adil yargılanma hakkının ihlalidir. Delillerin usulüne uygun toplanmaması, silahların eşitliği ilkesinin uygulanmaması, yargılamaya etkili katılımın engellenmesi, karara dayanak olarak gösterilen tanık beyanlarının güvenilirliğinin sağlanması vb. durumlarda da adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu olacaktır.
Anayasa Mahkemesi bir kararında (26/2/2015 tarihli ve 2014/1440 Nolu Sebahat TUNCEL Kararı); tanıkların güvenilir olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiş, daha sonra ilk derece mahkemesinde yapılan yeniden yargılamada sanık hakkında beraat kararı verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi başka bir kararında, (16/4/2015 tarihli ve 2013/560 Nolu Az. M. Kararı); ağırlıklı olarak bir tanığın ifadesine dayanarak açılan davalarda, mahkumiyet hükmü bu tanığın ifadesine dayanılarak verilmiş ise, o tanığın mutlaka mahkemede dinlenip sanık ve avukatı tarafından sorguya çekilmesi gerektiğini, aksi halde adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olacağına karar vermiştir.
Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesinin İhlali Nedeniyle Bireysel Başvuru
Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, hukuk güvenliğini sağlayan temel bir ceza hukuku ilkesidir. Anayasanın 15/2. maddesinde; suçluluğu bir mahkeme kararıyla saptanıncaya kadar hiç kimsenin suçlu sayılamayacağı düzenlenmiştir. Ayrıca suç ve cezaların geçmişe yürütülemeyeceği belirtilmiştir. Bir fiilin (dış dünyada etki yaratan eylem, davranış veya söz) suç sayılabilmesi için söz konusu fiilin ve o fiil için verilecek cezanın açıkça kanunda gösterilmesi gerekir. Fiilin işlendiği zaman suç sayılmayan bir fiilden dolayı hiç kimseye ceza verilemez. Ceza hukukunda sanık ya da hükümlünün lehine olan yasalar geçmişe uygulanır. Aleyhe olan kanunlar sanığa uygulanmaz. Kişinin suçu işlediği sırada yürürlükte olan kanunlarda öngörülen cezadan daha fazla cezaya hükmedilemez. Diğer bir deyişle, suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan yasada öngörülen cezanın miktarı, daha sonra çıkarılan yasa ile aleyhe olacak şekilde değiştirilmiş ise o kişiye uygulanmaz. TCK nın 7. maddesinde de, suçun işlendiği zamanda yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanun arasında sonuçları farklı ise sanığın lehine olan kanunun uygulanacağı düzenlenmiştir.
Özel Yaşam, Aile Yaşamı, Konut ve Haberleşme Hakkının İhlali
Anayasanın 20. maddesi kişinin özel hayatının ve aile hayatının gizli olduğu ve saygı gösterilmesini isteme hakkı olduğu düzenlenmiştir. Kişinin özel hayatı; bireyin kişiliğini geliştirebilmesi ve özgürce yaşayabilme hakkını ifade eder. Özel hayat aynı zamanda diğer kişilerle özgürce iletişim hakkını da kapsar. Aile hayatı ise bireyin yakınları ile hayatını paylaştığı, devletin müdahale edemeyeceği alandır. Anayasanın 21. Maddesinde; konut dokunulmazlığı hakkı düzenlenmiştir. Konut; kişinin özel hayatını ve aile hayatını yaşadığı alandır. Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması gibi durumlarda konut dokunulmazlığı hakkı sınırlanabilir. Ceza Muhakemesi Kanunun 119. maddesinde gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, cumhuriyet savcısının yazılı emri veya ilgili kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlilerince arama yapılabileceği düzenlenmiştir. Anayasanın 22. Maddesinde haberleşme hakkı düzenlenmiştir. Haberleşme hakkı da, Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması gibi durumlarda hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış amirin yazılı emri bulunmadıkça, haberleşme hakkının engellenemeyeceğini ve gizliliğine dokunulamaz. AİHS’nin 8. maddesinde düzenlenen özel ve aile hayatına saygı hakkı; kişinin bedeni ve sosyal kimliğini, ismini, vücut bütünlüğünü, manevi bütünlüğünü, şahsi bilgilerini, şahsına özgü alanını, iş ilişkilerini, kişiliğin gelişmesini ve moral gelişimini, sosyal faaliyetlerini, özel hayatına ilişkin bilgilerin açıklanmasını “özel hayat” kavramı kapsamında değerlendirmektedir.
Düşünce ve İfade Özgürlüğü Hakkının İhlali Nedeniyle Bireysel Başvuru
Anayasanın 25, 26. maddelerinde düzenlenen düşünce, kanaat, düşünceyi açıklama ve yayma hakkı; düşünce ve kanaatlerin söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkını ifade eder. Hiç kimse düşüncelerinden dolayı kınanamaz. Düşüncelerini açıkladığı için horlanamaz ve tehdit edilemez. Düşünce özgürlüğü hakkı, aynı zamanda düşüncenin edinilmesi ve geliştirilmesi hakkını da ifade eder. Bu hakların kullanılması, Anayasanın 26. Maddesinin 2. Fıkrasında getirilen düzenleme ile sınırlanmıştır. Buna göre; milli güvenlik, kamu düzeni, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırlarının açıklanmaması, başkalarının şöhret ve haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. Ancak sınırlamanın demokratik bir toplumda zorunlu, amacı gerçekleştirmek için gerekli ve orantılı olması gerekir.
Din ve Vicdan Özgürlüğünün İhlali Nedeniyle Bireysel Başvuru
Din ve vicdan özgürlüğü, Anayasanın 24. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede herkesin vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğu belirtildikten sonra, bu hakkın, anayasanın 14. Maddesinde düzenlenen; devleti ve milleti bölmek, demokratik laik cumhuriyeti ortadan kaldırmak hedefi ile kullanılamayacağı vurgulanmıştır. AİHS nin 9. Maddesinde düzenlenen; düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı; kişinin inancı nedeniyle dış dünyada algılanabilmesi (ibadet, ayin, uygulama ve öğretme vs.) hakkını da kapsamaktadır.
Anayasa’ da koruma altına alınan ve ihlali halinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru konusu yapılabilecek diğer haklar şunlardır:
- Örgütlenme ve toplanma hakkı
- Mülkiyet hakkı
- Eğitim ve Öğrenim hakkı
- Serbest seçim hakkı
- Temel hak ve Hürriyetlerin korunması (Etkili başvuru hakkı)
- Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağıdır.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkının Kötüye Kullanılması
Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkının kötüye kullanıldığının tespiti halinde yargılama giderlerinin dışında iki bin Türk Lirasını geçmemek kaydıyla disiplin para cezasına hükmedebilir.
Anayasa Mahkemesi bir kararında, (29/9/2016 tarihli ve 2014/9043 Nolu Cevdet GENÇ Kararı), başvurucunun daha önce yargılamanın makul süreyi aşması nedeniyle bir başvuru yapmasına rağmen, daha sonra yaptığı bir başvuruda hiç söz etmeden aynı konuda yeniden başvuru yapmış olması nedeniyle, bireysel başvuru hakkının kötüye kullandığını belirterek başvurucuya para cezası verilmesine karar vermiştir.
Bireysel Başvuru Üzerine Tedbir Kararı Verilmesi
Anayasa mahkemesi, başvurucunun yaşama hakkının, maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlikenin bulunması halinde, başvurunun esası hakkında karar verilmeden önce tedbir hususunda bir karar verip kararın gereğinin yapılması için ilgili kişi ve kurumlara bilgi verir.
Mahkeme, tarafından başvurucunun talebi ve açıklamaları üzerine tedbir kararı verilebileceği gibi gerekli gördüğünde kendiliğinden de tedbir kararı verebilir. Ancak, bireysel başvuru sahibinin, hak ihlalinin yol açtığı durumun vehametini açıklayarak tedbir talebinde bulunması etkin bir inceleme için yararlı olacaktır.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, koruma altındaki hak ve özgürlüklerin ihlali halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapılmasından önce tüketilmesi gereken etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul edildiğinden, başvurunun mutlaka bir avukat tarafından yapılması gerekir.